Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ; "Ne yazık ki barış ve istikrarın hakim olduğu küresel bir düzen temenni etmekten başka, elimizden bir şey gelmiyor. Diğer yandan, bölgemizde yaşanan savaş ortamına rağmen Türkiye'nin çok yönlü dış politikası ve bölgesel barışa katkı sağlamaya dönük diplomatik duruşu, ülkemiz açısından olası riskleri azaltmaktadır. Ancak sürecin ne getireceği maalesef yine belirsiz.
Türkiye Ekonomisi
Bu küresel tablo içinde Türkiye ekonomisi enflasyonla mücadeleye devam ediyor. Sıkı para ve maliye politikalarının etkisi kademeli olarak hissediliyor. Bu sıkı para politikaları tüm gelişmiş ülkelerde de bu şekilde devam etmekte. Söz konusu poltikaların yansımaları sınırlı büyüme rakamları olarak karşımıza çıkıyor. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre mayıs ayı itibarıyla enflasyon %35,41 olarak açıklandı. Merkez Bankası’nın yıl sonu tahmini %24 olarak halen devam ediyor. Orta vadeli program çerçevesinde 2025 yılı için ise %4 büyüme hedefleniyor. Bu büyümenin, özellikle yüksek katma değerli sektörler, teknoloji odaklı üretim ve ihracat üzerinden gerçekleşmesi sürdürülebilir ve gerçekçi bir büyüme için önemli.
Sanayi Üretim Endeksi
Sanayi sektöründe ise hâlen dalgalı bir görünüm gözleniyor. Üretimden sanayi altyapısına, tüm yatırım maliyetlerinden enerji yüklerine kadar her alanda iyileştirme ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Sanayiciler OSB’lerde sadece üretimle uğraşmıyor; arsadan altyapıya kadar elektrikten suya, birçok masrafla da baş etmek zorunda kalıyor. Bu maliyetler arttıkça üretim yapmak, ayakta kalmak da zorlaşıyor. Sanayi üretim endeksine baktığımızda nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yalnızca %3,3 artış görülüyor. Bu sınırlı üretim artışı da, sürdürülebilir büyümenin, ancak üretim ve yatırım ortamının güçlendirilmesi ve devlet tarafından desteklenmesiyle mümkün olabileceğini gösteriyor.
Yüksek Sabit Kur Artan Maliyetler
Oysa yaşanan süreçte; üretici ve ihracatçı önemli bir yükle karşı karşıya. Bir yandan finansman maliyetleri yükselirken, diğer yandan da finansmana erişim daha da zorlaştı. TL değer kazandıkça ihracatçı kaybediyor, ithalatçı kazanıyor. Son bir yıldır sabit kur, yükselen enflasyon, artan maliyetler ve çalışan ücretleri arasındaki denge bozulmuş, özellikle ihracatçı bu döngünün kaybedeni olmuştur. Hepimiz bu zorlukları yaşıyoruz.
Yatırım teşvik sistemi
Bu doğrultuda yeni yatırım teşvik sistemi, KGF Teminatlı Krediler, Eximbank’ın ihracatçılara sunduğu destekler ve yatırım taahhütlü avans kredileri çok önemli. 30 Mayıs’ta açıklanan, yeni yatırım teşvik sistemi iş dünyası için önemli bir adım oldu. Bu yeni sistemle birlikte artık teşvikler daha seçici, daha odaklı ve daha etkin biçimde kullanılacak. Özellikle yüksek katma değerli, ileri teknoloji içeren ve dışa bağımlılığı azaltacak yatırımlar öncelik kazanıyor. Finansmana erişimi kolaylaştıran faiz ve kâr payı destekleri, makine-ekipman alımlarına yönelik nakdi teşvikler ve SGK prim teşvikleri gibi uygulamalar üretim yükünü azaltmayı hedefliyor. Ayrıca kurumlar vergisinde sağlanacak indirimler de var. Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm odaklı projeler de desteklenecek
KGF destekleri
KGF aracılığıyla işletmelerimize yönelik toplam 25 milyar lira kefalet limitli bir destek paketi hayata geçirildi. Bunun 17,5 milyar lirası işletme sermayesi ihtiyacına, 7,5 milyar lirası ise yatırım harcamalarına yönelik olarak kullanılacak. Paketin kefalet oranı ise yüzde 85 olarak belirlendi. Bu paket; doğru yönlendirmelerle birlikte, reel sektörün önünü açabilecek nitelikte bir adımdır. Ancak sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlarla desteklenmiş, kapsamlı finansman çözümlerine ihtiyacımız var. Beklentimiz bu tür desteklerin daha geniş kapsamlı, daha erişilebilir, dengeli, uzun vadeli yapılarla desteklenmesi yönünde.
Uygulamadaki bürokratik süreçlerin sadeleştirilmesi, krediye erişimde sektör bazlı önceliklerin netleştirilmesi ve geri ödeme koşullarının daha esnek hale getirilmesi, bu desteklerin amaca hizmet etmesi açısından önemlidir. İş dünyası olarak kısa vadede finansman maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve döviz kuru ile enflasyon arasındaki korelasyonun dengelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tüm sıkıntıları aşacak güce sahibiz. Bu gücün, Türkiye'nin yatırım kabiliyetini yukarı çekecek, üretimde ve ihracatta yaşadığımız sıkıntıları kademeli olarak ortadan kaldıracak politikalarla beslenmesi gerek. Biz, Türkiye'nin hem yerel hem küresel risklere mukavemetli, üretim ve teknoloji odaklı büyüme rotasını destekliyoruz.
Çözüm odaklı duruşumuzu sürdüreceğiz. Çünkü bu ülkenin potansiyeline, insanına ve üretim gücüne güveniyoruz. Ancak iş dünyasının da aynı paralelde desteklenmesi gerekiyor. Sürdürülebilirliği önceleyen, yatırımı cesaretlendiren ve ihracatı yeniden ayağa kaldıracak kararlı adımlar hızla hayata geçirilmeli. Özellikle üretimde rekabet gücümüzü artırmak için yeşil ve dijital dönüşüme daha çok odaklanmamız gerekiyor.
