Serin bir Ekim sabahı dünyaya gelmişim ve çocukluğum Boğazın turkuaz sularını
seyrederek geçmiştir. Çocukluğumdan itibaren ağaçlara, çiçeklere, gökyüzüne,
denize ve kitaplara hayranım. En sevdiğim kokular arasında, ilk sırada kitap
kokusu yer alır. Okulu, öğrenmeyi çok severim ve öğrencilikle sıkı bir bağım
vardır. Akademik çalışmalara devam ediyorum, Yüksek Lisansımı İletişim
üzerine yaptım. Evliyim ve anneyim.
Kitabınız okura ne anlatıyor?
Kendi çocukluğumu anlatıyor, keşif merakı ve büyüme isteğiyle geçen bir
çocukluğu. Dijitalden uzak tamamen doğa ve hayal gücüyle harmanlanmış bir
çocukluğu. 80’lerin sonu 90’ların başında çocukların neler yaptığını,
teknolojiden uzakta zamanlarının nasıl geçtiğini anlatıyor.
Eğitim hayatına duyulan özen ve saygıyı, aileye verilen değeri, mahalle
kültürünü, komşuluğu, çocuğa verilen değeri ve doğaya duyulan hayranlığı dile
getirmiştir.
Okura verdiği en net mesajlardan birisi ise doğaya saygıdır.
Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?
“İstanbul’un Çengeline Takıldım” isimli kitap benim ilk basılı eserim, ama öncesi
elbette ki mevcut. Elim kalem tuttuğu andan itibaren yazı yazmaya başladım. İlk
olarak hayallerim, sonra günlüklerim, okul hayatında kompozisyonlar ve
tezlerim. Çok ilginçtir, yazı yazmayı öğrenmeden öncede hayaller kurarak neler
yapabileceğimi resimlerdim (mağara hayatı yaşayan ataların izinden gitmişim).
Resim konusunda hiç iyi değildim ama yine de devam ederdim. Türkçe
derslerinde notumu kompozisyonlarım sayesinde yükselttiğim de çok olmuştur.
Gelecek dönem planlarınız neler, projelerinizden bahseder misiniz?
Geleceğe dair birçok insan gibi benimde planlarım var. Gerçekleşir mi,
gerçekleşmez mi bilmem ama elimden geldiği kadarıyla gayret edeceğim.
Hayatımın büyük bir kısmı çocuklarla geçti ve şimdilik çocuk kitapları yazmaya
devam edeceğim. Çocuklarla çokça okuma çalışması yaptım ve onların ne
okumak istediğini, ne tür kitaplar seveceğini az çok tahmin edebiliyorum. Ama
kaleme almak istediğim çok farklı konular da var.
Sizce bir yazarın hayatını kaybettikten sonra hatırlanması konusunda
düşünceleriniz nelerdir?
“Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız” demiş Hz.
Ali. Günümüzde olsun geçmişte olsun birçok insan bu konuda hemfikir.
Günümüzde çok severek okuduğumuz yerli ya da yabancı yazarların
hayatlarına baktığımızda hayatta iken çok tanınmadıklarını fakat
hayatlarını kaybettikten sonra ciddi bir şöhret yakaladıklarını görüyoruz.
Bu durum kitabını okuduğunuz kişinin duygularını, düşüncelerini anlama
olanağı sağlar. Yazınsal eserlerle sınırlı olmadığını hepimiz biliyoruz bu
durumun. Mimarisine hayran kaldığımız yapılar, teknolojik gelişmeler,
hayatımızı kolaylaştıran ürünler, hayatımıza renk ve kimlik katan
sanatsal her şeyi bu kapsamın içine alabiliriz. Bugün okuduğumuz birçok
yazar hayatta değil ve birçok kitap başyapıt olarak okunuyor, yazılarıyla
geçmişten geleceğe ışık tutuyorlar.
Bu kitabı yazarken etkilendiğiniz bir yazar ya da yazarlar oldu mu?
Bu kitabı yazarken, ilk olarak çocukluk anılarımın çok kıymetli olduğunu
ve gelecek nesillerle bu anıları paylaşmam gerektiğini düşündüm.
Okuduğum her eser bana çok özel gelir. Duygularınızı, düşüncelerinizi
tanımadığınız insanlarla paylaşmak çok cömertçe geliyor bana, bunun
sonucunda iyi ve kötü eleştiriler alabilirsiniz. İşte bu yüzden yazarlara
saygım sonsuzdur. Yazılarını büyük bir heyecanla takip ettiğim birçok
yazar var. Hepsine saygılarımı sunuyorum.